Takıntılarım var benim.  Bazı kelimelere, bazı renklere, bazı insanlara ve daha birçok şeye…  

Onlar söz konusu olduğunda, mantıklı düşünmem mümkün olmuyor. Onlara asla karşı koyamıyorum.  Beş duyu organım elverdiğince onları hissetmem, tatmam, koklamam, görmem ve duymam gerekiyor. Eğer bir sebepten bunu gerçekleştirememişsem, her gece rüya görmeyi garantilemiş oluyorum.  Alışılageldik bir takıntı durumu olmadığı için, size bir örnekle açıklamak isterim.

Takıntı yaratacak örnek olay: Sevdiğim bir yazarın, yeni kitabı çıktı. Ama ben şu anda bilmediğim bir sebeple, kitabı planladığım zamanda edinemedim. Arkadaşlarım kitabı okumaya başladılar. Gazete ve dergilerde kitap ile ilgili eleştiriler yazıldı. Televizyonda yazarla söyleşiler yapılıyor… Kitabı hala okumaya başlamamış olmanın getirdiği ezikliği hissetmem için, sanki herkes el ele vermiş gibi. Zor günler geçiriyorum; televizyonu kapatıyor, gazetelerin ilgili sayfalarını kesip daha sonra okumak için biriktiriyor, arkadaşlarımla kitabı okuyup bitirene kadar görüşmelerimi askıya alıyorum. İşte bu günlerde her gece rüya görüyorum. Her gece, başka bir hikâyenin içinde buluyorum kendimi. Bu rüyaların odak noktası hiçbir zaman o kitap olmuyor, ama figüran bir oyuncu gibi her rüyada kısa bir rolü bulunuyor. Sanırım bu noktada, biraz da bu rüyaların neye benzediğinden bahsetmem gerekiyor.

Rüya 1: Yeşil bir belediye otobüsüne biniyorum. Akbil’imi okuturken hızlıca otobüsün içine göz gezdiriyorum. Cam kenarında yer olmadığını anlayınca, ilk bulduğum boş yere oturmaya karar veriyorum. Otobüslerde her zaman ters giden koltuklar boş kalıyor. Oysa ben bu koltukları daha çok seviyorum. İnsanların bu koltuklarda seyahat ederken, neden midelerinin bulandığını anlamam ise çok zor. Saatime bakıyorum. Saatimi takmış olduğumu görmek beni rahatlatıyor, çünkü takmayı unutunca kendimi eksik hissediyorum. Geç kalmadığımı anlayınca, arkama iyice yaslanıyorum. Dışarıda her gün gördüğüm manzaradansa, insanları incelemeyi ve kim olduklarıyla ilgili tahminler yürütmeyi daha eğlenceli buluyorum. Ama ilk önce ilgi çekici birini bulmam gerekiyor. Karşımda yaşlı bir teyze oturuyor. Saçları boyalı ama beyazları çıkmış, kahverengi bir palto giymiş, ayağında siyah ayakkabılar, çantasını kucağına koymuş, iki eliyle sıkıca tutuyor. Teklifsizce süzüyoruz birbirimizi, biraz sonra ikimizde birbirimizde aradığımızı bulamayarak başka yönlere çeviriyoruz kafalarımızı. Yaşlı teyzenin yanında, kulaklığından rahatsız edici bir müzik sesi gelen, dağınık saçlı çocuk oturuyor. Kalın siyah kaşları ve sol kaşının biraz üzerinde bir beni var. Dudağımın yakınında bir benim olduğu için, yüzünde ben olan kişilere karşı bir sempatim oluyor her zaman, elimde değil. Ama şu dinlediği şey beni çok rahatsız ediyor. Karşımda oturanlarda aradığımı bulamayınca çaprazımdakilere yöneliyorum. Göz ucuyla camdan dışarı bakınca, köprüye yaklaşmış olduğumu görmek, beni sevindiriyor. Cam kenarında sarışın uzun saçlı bir kız telefonla konuşuyor. Saçları artık beyaza yaklaşmış ve boyadan o kadar yıpranmış ki, çocukken en sevdiğim bebeğim Fatoş’un saçları gibi keçeleşmiş, güzelliğini gölgeliyor.  Ellerini kollarını sanki arkadaşı karşısındaymış gibi kullanıyor, tiyatral bir havası olduğunu düşünüyorum. Arada bir saçlarını elleriyle savuruyor, yanında oturan çocuğun haki hırkasına düşüyor bazı teller. Haki ve sarı güzel duruyor.  Çocuğun yerine kendimi koyuyorum, ne kadar tiksineceğimi düşünüyorum. Ama çocuk hiç aldırmıyor, sanki farkında değil. Kulaklığını takmış ve o kitabı okuyor. Ne dinlediğini duyamıyorum, oysa bilmek istiyorum ne dinlediğini. Kalabalık ortamlarda kendimi izole etmek için, müzik dinleyerek kitap okurum. Çocuğu kendime yakın hissediyorum. Yolculuğun sonuna kadar gözlerimi ondan hiç ayırmıyorum, o da kitaptan kafasını bir kez bile kaldırmıyor. Oysa göz göze gelmek istiyorum…  Kitabı okumaya devam ediyor.

Rüya 2:  Sevgilim beni okulda, eski sevgilimle konuşurken gördü. Oysa daha dün, karşılaşsak bile yüzüne bakmam onun demiştim, kendimden emin bir ifadeyle. Bugün kantinde birden önüme çıktı. Yolumu kesip, kolumu tutunca, kalbim yine ağzımın içinde atmaya başladı. O eski kelebekler kanatlandı bir anda, karnım karıncalandı. Ama hemen susturdum içimdeki kuşları. Kayıtsız bir tavır takınmaya çalıştım. Elinde ona ödünç verdiğim kitaplar vardı. İşte kuşlar aniden o an sustular. Henüz okumadığını biliyordum o kitapları. Değişim öğrencisi olarak yurtdışına gidişi kesinleşmişti. İki hafta içinde gidecekti ve bu hengâme içinde kitapları vermeyi unuturum diye, yapılacak işler listesinin en başına bunu koymuştu bunu,  çünkü biliyordu kitaplarımın benim için ne kadar değerli olduğunu. Kuşlar bir anda yeniden şakımaya başladılar, beni önemsiyor hala diye geçirdim içimden. Dersim başlayacak dedim. Heyecanım yüzümden belli olmasın diye, çünkü hiç saklayamam kendimi hiç.  Vedalaşalım o zaman dedi ve sımsıkı sarıldı bana. Alışkanlıkla kokusunu içime çektim, o da beni saçlarımdan öptü. İşte bu anı görmüştü Furkan. Haklı olarak tepki göstermiş ve hızla terk etmişti orayı. Şimdi Burak’la yaşadıklarımın keyfini çıkaracağıma, kaprisli Furkan’ın peşinden koşuyor ve ona ne anlatacağımı hızlıca aklımdan geçiriyordum.  Bu kadar hızlı nasıl ortadan kaybolmuştu. Nefesim tıkandı, durdum. Duvara sırtımı yaslayıp, biraz soluklanmak istedim. Tam karşıdaki kitapçı ilişti gözüme, o kitap vitrindeydi yine, birkaç gündür kapak resmi düşüyordu aklıma, daldım gittim. Neden sonra Furkan geldi yine aklıma.  Yeniden kafamı kaldırınca, kitapçının içinde dalgın dalgın gezindiğini gördüm. Her zamanki gibi kitaplardan medet umuyordu, sakinleşmeye ihtiyacı vardı. Benimse, yalnız kalmaya.  Sessizce sahile doğru yürümeye başladım.

Bu örnekleri daha çok arttırabilirim. Çünkü Binbir Gece Masalları gibi, ben o takıntı durumunu ortadan kaldırana kadar devam ediyor bu rüyalar. Sonra bıçak gibi kesiliyor. Rüya görmek, yeni hikâyelerin içinde dolaşmak, çok hoşuma gidiyor. Bazen, eğer acı dayanılır bir seviyedeyse, bilerek geciktiriyor, Şehrazat’ın her gece başka bir masal anlatmasına izin veriyorum…

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here