Sakızım ağzımda karpuzlu bir tat bırakarak, dilimle dişlerim arasından bir o yana bir bu yana savruluyor. Bir süre çevirdikten sonra iki dişimin arasına sıkıştırıp dilimle esnetiyorum.  Yeterli esnetmeyi sağlayınca içini hava ile dolduruyorum. Şişiyor, şişiyor ve patlıyor. Bu eylem ta ki, sakızın tadı azalıp, çenem sakızı çevirmekten yorulana kadar devam ediyor.

Sakızı çoğunlukla endişelendiğimde ağzıma atıyorum. Beni yatıştırsın diye. Bu gece de öyle sakinleşmem ve uyumaya çalışmam gereken bir gece. Eski bir korkum,  bu akşam küçük bir sallantıyla kendini hatırlattı. Zaten benden pek de hoşlanmayan uyku, saat bir itibariyle bana uğramadı. Bu gece pek de geleceğini sanmıyorum. Ben de yatağımın içinde oturmuş, kaygılı iç sesimi duymamak için yazıyorum.


Sakızımın tadı da keyfim gibi kaçtı. Beklenmedik en ufak bir olay insanın güvenlik duygusunu alarma geçiriyor.  Olay ne kadar küçük olursa olsun, güven duygunu bir anda kaybediyorsun.  Kendini güvende hissedememek, çok büyük bir sinir bozukluğu yaratabiliyor. Biliyorum, şu anda İstanbul’da benimle aynı tedirginliği yaşayan çok insan var. Bir o kadar da, bu yaşadığımız kaygıyı saçma bulanlar…

Yazmak biraz da olsa sakinleştirdi. Sakızımı çıkarıp, kitap okuyacağım. Kim bilir belki uyku da kitabı beğenirse, yanıma gelir…

Fotoğraf: Sibel Önal

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here